15 Eylül 2009 Salı

jazz for whose sake


kendi anılarım olmadığı için başkalarınınkinden çalarak yazıyorum. örneğin babaannemin evinde gülmekten katılırcasına eğlendiğim bir anımda yaklaşık dört yaşlarında olmalıyım. elimde bir balon var ve danalar gibi gülüyorum artık, öyle böyle eğlenmek değil yani. sonra benden on dört yaş büyük olan kuzenimi görüyorum ve "bonham görmesin" diye halının altına saklamaya çalışıyorum balonu. tabi bazı fizik kurallarından haberdar olmamam doğal çünkü dört yaşındayım ve saklamaya çalışırken balon patlıyor, iyice bi panik alıyor beni ama yine de feci eğleniyorum. zaten eğlencemin asıl sebebi "yakalamaca" adı verilen oyunun esaslarına dayalı. nedir? seni yakalamaması gerektiğini düşündüğün adamdan kaçarsın ve yükselen adrenalin seni güldürür falan. üstelik yakalansan da bi bok olmayacağını bilirsin ya, en fazla gıdıklarlar, o da seni daha çok güldürür işte. "oley!" bi an yani. şimdi aslında mantık silsilesi doğru çalışan okuyucunun anladığı üzere kendisinden kaçılan kuzen benim. anısını çaldığım kişi de benden on (dört) yaş küçük olan kuzenim. aslına bakarsanız iki kuzen de ne benim, ne benim kuzenim. bir de bu benim olmayan on yaş küçük kuzenim süpermarket kataloglarına bakıp nesnelerin adını sayardı bir bir, dolmalık biber görünce "dolma" demesine, dişmacunu görünce "macun" demesine çok sevinirdi aile büyükleri. sanki şarjlı el süpürgesi görünce "hayri" demesi gerekiyormuş da ismini bilemediği için "mahmut" diyormuş havası yaratır, süper eğlenirlerdi falan. hayat işte.

Hiç yorum yok: