31 Aralık 2009 Perşembe
26 Aralık 2009 Cumartesi
no barbie yes kitchen
karnım açken oturmaya gelen misafiri sevmiyorum. yakın zamanda başıboş evime yalnızlık giderici faktör olarak annem geldi. hoş da geldi. evi barkı topladı, üç beş kap yemek pişirdi, ortalığı sildi süpürdü, bir de ben yokken bile evden ses gelebiliyor olması güzel. fakat annem aşırı sosyal bir kadın. seviyor öyle laflasın, kaynaşsın. geleli üç gün ya oldu ya olmadı, üst kattaki teyzeyle ahbaplık kurmuş da teyzeyi kahveye çağırmış bile. ki ben bu teyzenin varlığından yirmi dakika öncesine kadar haberdar değildim. kırk yılın başı bir cumartesi akşamını anamın dizi dibinde geçireyim dedim, yemeğimi evde yerim, bir de dvd çakarım güzelinden, yanına da bira açtım mı nefis olur, anam bana portakal soyar yedirir dedim, başıma gelene bak. çıktı geldi teyze kahveye, ne yemek hazırlayan var ne "yavrum acıkmadın mı daha?" diyen. lan teyze mınakoyim senin, evine dönsene sen, çocuklar yemek bekler, ailece sefil olduk senin yüzünden. açım lan! beni ufak tefek gördün diye karamürsel sepeti mi sandın, "ay bu yemek yemez zaten fotosentezle beslense yeter, kolları söğüt dalı, parmakları çam iğnesi kalınlığında" mı dedin, yahut uzun bacaklı bir kimseyim diye barbie gibi memesi götünden büyük, baseni göğüs kafesinden daha dar bi yaratık olduğumu mu düşündün bilemiyorum teyze! fakat yemek yiyemedikçe, analı kızlı oturamadıkça internette gezinmekten libidom da yükseldi. bak artık farz oldu sabah beri anlata anlata bitiremediğin mühendis oğluna tecavüz etmek. hem mavi de gözlüymüş, uyum içinde gezeriz artık, underworld'deki viktor gibi bebelerimiz olur! ben bu kadar fanteziyi yazıyorum fakat teyze hala civardaki kiralık ev fiyatlarından bahsederek içimi yiyor! sayende hem karnım aç, hem gözüm gönlüm teyze! o içimdeki black metalci barbie'nin kafası sana, ken'i bana girsin istiyorum! siktir git artık!
22 Aralık 2009 Salı
kahpe iphone, göt blog
uzunca bi ara verdim yazmaya ancak mevzu "ah çok yoğunum timetable'ım olmayan beynimi sikiyor" havalarımdan kaynaklı değil. gezdim tozdum geldim arkadaşlar. bu üçlemenin hemen arkasından aklımıza gelen "veni vidi vici" sözüyle rahmetli jül sezar'ı anıyor, "aldım verdim ben seni yendim" şeklinde seyreden takıma adam seçmecelerimizi de yad etmeden geçmiyoruz.
izmir, eskişehir, istanbul şeklinde hipotenüs uzunluğu belirsiz bir üçgen çizdim ortalıklarda yokken. her şey güzeldi, ahbap, dost, akraba falan derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım gibi, internet bağımlısı olmadığımı da kendime ispat ettim. örneğin ıssız adaya düşsem "ah cep telefonum olsaydı" derim tabi normal bi insan olarak ancak yanımda sayid gibi haberleşmeyi dumandan skype seviyesine altmış saniyede getirebilecek bir kimse olsa buna da "hayır" demem, neden diyeyim? internetten bağımsız yaşayabiliyorum manasında yani. misal twitter denen şeye üye olmama rağmen bir tek tweet'imi bulamazsınız. neden? çünkü ben öyle sms çek adamı değilim. dolayısıyla da öyle sınırlı sayıda karakterle yapamam. mizacıma ters bi kere. karakteri sınırlı olan her şeye kılım. "aşkım ben yatıyorum" mesajı atan, sıçmaya gitse sevgilisine rapor eden karılara da ayrıca kılım. bir de elinden iphone'unu düşürmeyen kokoşlar var ki kendilerinin IQ şelalesi olduğuna bu seyahatlerde ziyadesiyle kanaat getirdim. (şelale: içinden suların fışkırdığı fakat pratikte hiçbir fayda sağlamayan doğal olaylar bütünü.) thomas edison'dan bu yana geliştirilmiş hiçbir cihazı bir erkek yardımı olmadan kullanamayan bu kadınlara iphone hediye eden zihniyetin de amına koyim. hediye edildiğini varsayıyorum çünkü kendileri iphone alabilecek imkan ve kabiliyette değiller: onca fonksiyona sahip karmaşık görünümlü ve pahada ağır bir şeyi kullanamayacaksan alma - aldırtma! ha zaten bir apple ürünü ne kadar karmaşık olabilir, gerizekalı amerikan toplumuna hitap etmek üzere piyasaya sürülüyorlar neticede! bunu da bana iphone alan olmadı diye kıskandığımdan söylemiyorum, sadece iphone'ları bozulursa kendileri tamir edemezler diye üzüldüğümden söylüyorum.
tespitlerim bu kadarla sınırlı değil tabii. ben yokken blog camiasındaki kendi çapında pasta ünlüler twitter'daki gerçek ünlülerin seviyesine erişmişler - yok efendim 1517 tane (ridaniye) follower yapmalar, yok birbirlerine bloglardan laf atmalar, karılara ince ince yazmalar, heriflere gösterip vermemeler - n'oluyor olm? blog camiası resmen göt olmuş. müge anlı'ya "öküz gibisin" diyen seda sayan'dan farkımız kalmamış! iki dakika ortadan kaybolalım belki bi kısmet çıkar dedik, anında satmışsınız, benim buraları boşlamışsınız! derhal yılbaşı hediyesi olarak levi's'ın çıkarttığı asker künyesi şeklindeki dijital saatten hediye etmezseniz ve sene sonuna kadar en az 85 follower görmezsem fena küserim. valla bozulursa kendim tamir edicem, söz.
son dakka golü: brittany murphy de ölmüş ya. hayat ne tuhaf vapurlar filan.
izmir, eskişehir, istanbul şeklinde hipotenüs uzunluğu belirsiz bir üçgen çizdim ortalıklarda yokken. her şey güzeldi, ahbap, dost, akraba falan derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım gibi, internet bağımlısı olmadığımı da kendime ispat ettim. örneğin ıssız adaya düşsem "ah cep telefonum olsaydı" derim tabi normal bi insan olarak ancak yanımda sayid gibi haberleşmeyi dumandan skype seviyesine altmış saniyede getirebilecek bir kimse olsa buna da "hayır" demem, neden diyeyim? internetten bağımsız yaşayabiliyorum manasında yani. misal twitter denen şeye üye olmama rağmen bir tek tweet'imi bulamazsınız. neden? çünkü ben öyle sms çek adamı değilim. dolayısıyla da öyle sınırlı sayıda karakterle yapamam. mizacıma ters bi kere. karakteri sınırlı olan her şeye kılım. "aşkım ben yatıyorum" mesajı atan, sıçmaya gitse sevgilisine rapor eden karılara da ayrıca kılım. bir de elinden iphone'unu düşürmeyen kokoşlar var ki kendilerinin IQ şelalesi olduğuna bu seyahatlerde ziyadesiyle kanaat getirdim. (şelale: içinden suların fışkırdığı fakat pratikte hiçbir fayda sağlamayan doğal olaylar bütünü.) thomas edison'dan bu yana geliştirilmiş hiçbir cihazı bir erkek yardımı olmadan kullanamayan bu kadınlara iphone hediye eden zihniyetin de amına koyim. hediye edildiğini varsayıyorum çünkü kendileri iphone alabilecek imkan ve kabiliyette değiller: onca fonksiyona sahip karmaşık görünümlü ve pahada ağır bir şeyi kullanamayacaksan alma - aldırtma! ha zaten bir apple ürünü ne kadar karmaşık olabilir, gerizekalı amerikan toplumuna hitap etmek üzere piyasaya sürülüyorlar neticede! bunu da bana iphone alan olmadı diye kıskandığımdan söylemiyorum, sadece iphone'ları bozulursa kendileri tamir edemezler diye üzüldüğümden söylüyorum.
tespitlerim bu kadarla sınırlı değil tabii. ben yokken blog camiasındaki kendi çapında pasta ünlüler twitter'daki gerçek ünlülerin seviyesine erişmişler - yok efendim 1517 tane (ridaniye) follower yapmalar, yok birbirlerine bloglardan laf atmalar, karılara ince ince yazmalar, heriflere gösterip vermemeler - n'oluyor olm? blog camiası resmen göt olmuş. müge anlı'ya "öküz gibisin" diyen seda sayan'dan farkımız kalmamış! iki dakika ortadan kaybolalım belki bi kısmet çıkar dedik, anında satmışsınız, benim buraları boşlamışsınız! derhal yılbaşı hediyesi olarak levi's'ın çıkarttığı asker künyesi şeklindeki dijital saatten hediye etmezseniz ve sene sonuna kadar en az 85 follower görmezsem fena küserim. valla bozulursa kendim tamir edicem, söz.
son dakka golü: brittany murphy de ölmüş ya. hayat ne tuhaf vapurlar filan.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)